30 Kasım 2008 Pazar

50 Yıllık hatıralar...

Hocamız büyüğümüz Altan Necioğlu,
Abi gibi bazen, babacan çoğunlukla. Küser bazen olgun bir çocuklukla. Hikayaleri 50 yıllık bir yelpazede. Hikaye dediğime bakmayın her birinden bir film çıkacak anılar. Emek, gayret, cesaret üzerine kurulu çoğu. Korkusuzca gitmek üstüne problemlerin, Atatürk kokuyor çoğunda. Onunkiler gibi hikayeler biriktirebilmek sonra da onları anlatabilecek birileri bulabilmeyi diliyorum.
bütün babacanlığı ile bizdeydi haftasonu. allah uzun ömür versin

25 Kasım 2008 Salı

Şimdi bizimler

Sene 2008,

Şimdi Haliç ve bütün tersaneler
ve tersanlerinde bir bir can veren işçiler bizimken,
ve kalelerimize girilmemişken görünürde,
Bizimken Aydın ovası,
dağ havası ve Menekşe Yaylası,
ve ket üstüne ket vurulmuş nehirler
ve 81 vilayet ve yollar ve köyler bir bir bizimken
Ana yurdu dört baştan demir ağlarla örmüşken(!)
Hasankeyf ve Fırtına Vadisi,
ve kömür ocakları
Boğazında gerdanlığıyla İstanbul,
ve pamuk ve tütün,
para etmediğinden
yollara dökülen bütün mahsuller bizimken
ve eninde ve sonunda
Özgürlük(!) bizimken,
Parça parça satanı bildin mi memleketi,
Hatırladın mı Kartallı Kazım'ı,
Arhavili İsmaili,
Ve baharında ömrünün yitip giden neferleri.
Ve düşünmeden kendini ileri atanları.
Şimdi biliyor musun
Limanları ve fabrikalarını ve tersanelerini
Babalar gibi satanları...
İrfan AKCA

Bizimdiler (Kuvayi Milliye Destanı'ndan alınmıştır)

Sene 1922
ve 15 vilâyet ve sancak
ve 9 büyük şehir
düşman elindedir.
İnanılmaz şeyler düşmandadır ki
bunların arasında :
7 göl, 11 nehir ve köklerinde baltamızın yarası
ve yangınlarıyla bizim olan
yüz kere yüz bin dönüm orman,
bir tersane, iki silâh fabrikası,
ve 19 körfez ve liman ki
belki birçoğunun
rıhtımı,
mendireği,
kırmızı, yeşil fenerleri yoktur
ve belki sularında
ateş kayıklarının ışıltısından başka ışık yanmadı,
fakat onlar
tahta iskeleleri ve kederli balıkçılarıyla bizimdiler.
Sonra, 3 deniz,
6 kol tren hattı,
sonra, göz alabildiğine yol :
sılaya gittiğimiz, gurbette göründüğümüz
ve neden
ve niçin olduğunu sormadan
çöle, Çanakkale'ye,
ölüme gittiğimiz yol
ve sonra toprak ve o toprağın insanları :
Uşak tezgâhlarının halı dokuyanları,
klaptan işlemeli eğerleriyle meşhur
Manisa'lı saraçlar,
yol kıyılarında ve istasyonlarda açlar
ve kurnaz
ve cesur
ve ağırbaşlı ve çapkın
ve kütleleriyle delikanlı
İstanbul ve İzmir işçileri
ve zahire ve kantariye tâcirleriyle eşraf ve âyân,
kıl çadırlı yürükleri Aydın'ın,
ve sonra, ırgat,
ortakçı,
maraba,
davarlı ve davarsız,
yarım meşin çizmeli
ve ham çarıklı köylüler.
15 vilâyet ve sancak
ve 9 büyük şehir
düşman elindedir....
Nazım Hikmet

24 Kasım 2008 Pazartesi

Bir adam ve bir şehrin hikayesi #2


Güzel adamdı Yusuf.
İçine,
Koca bir şehir sığacak yüreği ve
Her gün yeni bir yara izi kazınan elleri ile
Bir bakmışsın
Başı karlı bir dağ gibi heybetli,
Bir bakmışsın,
İnsana acıma duygusu verircesine kederli idi.

Yıllar önce ilk bulduğunda bu ovayı
Ve koyduğunda ilk taşı üstü üstüne
İlk kez tanıyordu sevdayı.
Öyle büyük ve öyle güçlü hissediyordu ki kendini
Bıraksalar yerinden oynatacaktı dünyayı.
Gündüz güneş ve gece ay idi
Bu düzlüğün yegâne misafirleri
Ve malum değildi Yusuf’tan başkasına bu şehrin yeri.

İyice yasladı sırtını çınara.
Ay bembeyaz, koskocaman,
Uzansa dokunacak.
Bir aya baktı, bir şehrine.
Çıkarıp cebinden,
Dededen kalma tabakasını,
Sılaya mektup yazar gibi
Bir sigara sardı...

21 Kasım 2008 Cuma

Bir adam ve bir şehrin hikayesi #1


Gün bitip de akşam olunca
Çaldı kapısını gizli şehrinin,
Açıldı kapı.
Günün en sevdiği vaktinde,
En sevdiği yerinde idi şehrinin.
Batan güneşin
Kızıla boyadığı bu şehir onundu.
Her bir evin her duvarını
Ve her duvardaki her taşı
Tek tek biliyordu.

Bu uçsuz bucaksız düzlükte
Bir kambur gibi duran,
Bu küçük tepenin üzerinde
Nice geceler geçirmişti ıssız.
Geceler, kimi yıldızlı kimi yıldızsız.

Herkesten bir sır gibi saklayıp,
Her akşam kapısını çaldığı,
Bu şehrin dışında
Bir marangozdu Yusuf.
Bu tepede, bir nöbetçi gibi duran çınara
Yüce bir merhametle dokunurdu ağaca bin bir şekli veren elleri.
Çınar ki verse on kişi kucak kucağa
Kavuşamazlardı etrafına...

19 Kasım 2008 Çarşamba

TRT-2


TRT izlenmeye değer ne varsa atıyor 2nci kanalına. Zamanında hiç bana hitap etmiyor olmasına karşın izlemeye yetişmeye çalışırdım Seynan Levent'in sunduğu Akşama Doğru programına. Programdaki konu ya da konuk hoşuma gitmese dahi, "efendim bugun de akşam oldu" deyişini beklerdim en sonunda. Programın ve sunucusunun çağrıştırdıkları: güzel ve sıcak /tuhaf ana sıcağı gibi/ bir kadın sesi, kış akşamı, soba, gri amcaoğlumdan kalan gocuk.

bugun de akşam oldu. ne yaptın ne gördün ne yaşadın. Denizin üstünde batan bir güneş ve martı çığlığı. bugun de akşam oldu efendim....

18 Kasım 2008 Salı

Deviasyon

Teşhis: Bilateral mid konka bülloza+sağ septal deviyasyon
Tedavi: Ameliyat
Uzmanı: Doç. Dr. Reha Yavuzer
Ameliyat olmayıp sürekli erteleyen ve geceleri gürleyen (horlayan seviyesi aşıldı): İrfan AKCA



17 Kasım 2008 Pazartesi

İstanbul'u dinliyorum...


Velinin oğlu Orhan gibi kulak veremedik bu seyahatimizde İstanbul'a. Layığınca dinleyemedik. Sahilden İstanbula seslenip Yahya Kemal olasım var idi ise de hiçbir nağme duyamadık güzelim şehirden. Bu kezlik aklımızda kalan mekanik sınırlarında kullanılan araçlar...

Pencere

Bazen içinden bakmak güzeldir pencerenin,
Bazen dışından içine.
Bazen sadece pencerenin kendisi.

Bazen hayalleriniz oturur pencerenin önüne
Bazen hercai menekşe bazen salkım sarmaşık
Bazen evin kedisi

Pencereniz açık olsun
En güzeli odur...

11 Kasım 2008 Salı

Gitmek





Mecburi istikamete yönlendirilmiş hayatlardan sıkılmadık mı ki? (Hem "mı" hem "ki" ayrı yazıldı güzel oldu). Yönümüz kaçışa dönüyor bazen...

10 Kasım 2008 Pazartesi

Ezgi


Bir bebeğin gülüşünde mi gizli mutluluk yoksa o bebeğin sizin olmasında mı? Kardeşler çoktan tattı bu mutluluğu. Sıra bizde. Ezgimiz ailemizin en küçüğü bizimkisi doğana kadar tabi...

X.XI.MCMXXXVIII


Bu kez çok farklı baktım sana. Ne bileyim çok ihtiyacım var gibi, baba gibi, çok yakın. Uzansam cansız bedenine değecek gibi. Soğuk eline dokunup gitme diyecek gibi. Gitmeye gittin ama geri gel der gibi. Tuhaf. Hepimiz Mustafa Kemaliz diyenleri toplasan bir Mustafa Kemal etmiyor demekki...

8 Kasım 2008 Cumartesi

Bulutların Ülkesi



Hayal gücü zorlanarak yaratılan masal ülkeleri vardır. Hiçbiri bu kadar saf, bu kadar güzel ve bu kadar hırçın değildir. Ucumuzdur içimizdir. Güldüğümüzdür, sevdiğimizdir ve coğrafyayla, geziyle ilgili her geyiğin içinde: Türkiyenin gitmediğim yeri kalmadı bir oraya gitmedim cümlesi geçer sonuna da eklenir ilk fırsatta gitmek istiyorum diye.


Gerçekten çok istiyorum gitmeyi ya! Cemal Gülas diye bir amca var. Tanımam kendisini TRT deki 'Zamanın Tanığı' programı ve 'ayıdan dost olmaz' diyenlere inat bir ayı yavrusu ile olan dostluğu dışında. Siyasi görüşü nedir kimden yanadır nelere kızar neleri sever bilmem. Bilmek de istemem. Çok güzel sunuyor Karadenizi onu bilirim. (http://www.cemalgulas.com/). Güzel de bir söz demiş:

Ey insanlar, kurtuluşu arıyorsanız yaptığınız işleri saklamayın ve saklayacağınız işler de yapmayın.

6 Kasım 2008 Perşembe

Sonbahar



11. sonbahar bu kampüste şahit olduğum. Seviyorum burada kışa ve bahara ve hatta sonbahara şahit olmayı.

Sağlığın ocağına düşmeyegör

KARMA AŞI YOKTUR.
16-17-18 KASIM GÜNLERİNDE GELEBİLİR.
ARAMADAN GELMEYİN!
Sevk yaptırmak üzere gittiğimiz, Ankara 12 Nolu anne ve çocuk sağlığı merkezinde rastlanmıştır.

Erkekler

Bu kadar erkek neye bakıyor sizce?
1. Dekorasyon dergisi
2. Leylekler ile ilgili gerçekler
3. FHM nin son sayısı

5 Kasım 2008 Çarşamba

10. YIL


Dostlarla birarada, güzel bir akşam. Tavada hamsi şişede rakı. Keyifliceydi... Tadı damakta kaldı. Bu da bir başlangıç diye düşünüyorum. Mezun olduktan sonra geçen 10.yıl sonlandı zira...

Başı-Sonu

Dedim ya, her son bir başlangıç değil esasen her başlangıç bir sondur. Şöyle ki:
1. Bekar bir erkeksindir, ipimle kuşağım durumu, almazsın kimsenin sorumluluğunu ve kimseye hesabın yoktur
2. Sonra hayatını paylaşacağın birini bulursun ve tek değilsindir artık ve vardır verilecek hesabın ve sorumluluğun şimdi iki kez düşün. Yalnızlığının sonlandığı yerde başlar bunlar...
3. Ve şimdi senden ve canım dediğinden bir can daha katılır size... Sanki bildiğin en büyük başlangıç gibi gelir sana ve bilebileceğin en büyük son belki. Hayat değişiyor baştan başa...
Millet 5 çocuğu kendini tanrı kudretinde sanmak için mi yapıyor ki?

Fasıla

Kopuk kopuk oldu blogumuzda yazılar "Fasılalar" verdik. Bazen düşünüyorum işi gücü olmayanların işi bu diye. Ama sonra harcadığım zamanların bilançosu önüme gelince burda paylaşılabilecklere ayrılmalıydı diyorum kimi kalemlerdeki harcamalar. Şimdi hayatımda yeni başlangıçlar var. Hep derler ki her son bir başlangıçtır. Aslında her başlangıç bir sondur...
 

Free Blog Counter
Poker Blog